
Afşin KYK Yurdu’nda “Aklıma Takılanlar” Atölyesinde Tecrübe Paylaşımı Gerçekleştirildi.
Kasım 7, 2025
Afşin’de “Kur’an’ımı Öğreniyorum, Sporumu Yapıyorum” Etkinliği.
Kasım 8, 2025“Güneşin, doğduğu zaman mağaralarının sağına vurduğunu; batarken de onlara dokunmadan sol taraftan geçip gittiğini görürsün”


Kahramanmaraş’ın Afşin İlçesinde bulunan Ashab-ı Kehf Mağarası Kur’an-ı Kerim’de Kehf suresinde buyurulan ifadeye en uygun Mağara olarak tescil edilmiş bir mekandır.
Dünya’da 30’dan fazla yerde,Türkiye’de ise 3 yerde olduğu düşünülen Mağara için Afşin’de Merhum Gazeteci Mehmet Göçer önderliğinde Afşin Kent Konseyi Başkanı Av.Hacı Bayram Veli Arıkan’ın da olduğu Avukatlarca dava açılmış ve Kur’an-ı Kerimin orta yerinde bulunan Kehf Suresinin 17. ayeti ışığında tesbiti istenmiştir.
Gazi Üniversitesi Kastamonu Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof.Dr.Abdullah Günen,Ankara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr.Zekeriya Müyesseroğlu ve Ankara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr.Birol Gürol tarafından yapılan incelemeler sonucunda 13 Mart ile 1 Ekim tarihleri arasında Yılın 202 günü Mağaraya Güneşin vurduğu tesbit edilmiştir.
Söz konusu durum Kur’an-ı Kerimde Kehf Suresi 17. ayette şu şekilde ifade ediliyor;
“(Mağaraya sığındılar. Orada baksan) güneşin, doğduğu zaman mağaralarının sağına vurduğunu; batarken de onlara dokunmadan sol taraftan geçip gittiğini görürsün. Onlar ise mağaranın ortasındalar. İşte bu, Allah’ın âyetlerindendir. Allah kime hidayet ederse işte o doğruyu bulmuştur; kimi de hidayetten mahrum ederse artık onu doğruya yöneltecek bir rehber bulamazsın”
Ashab-ı Kehf Külliyesinde Güvenlik Görevlisi olarak görev yapan Mesut Özsoy tarafından Sabah Güneş doğmadan çekilen bir fotoğraf karesi yine bu ayeti kerimeyi gündeme getirdi.
Kur’an-ı Kerim’de hadisenin geçtiği Kehf Sıresinin 9 ila 27’nci ayetlerinde ise şöyle buyruluyor;
Yoksa sen, bizim âyetlerimizden olan Ashâb-ı Kehf ve Rakīm’i mi şaşırtıcı buldun? ﴾9﴿ O gençler mağaraya sığınmışlar ve “Rabbimiz! Bize katından rahmet gönder ve bize içinde bulunduğumuz durumdan bir çıkış yolu göster!” demişlerdi. ﴾10﴿ Bunun üzerine biz de onları o mağarada yıllarca derin bir uykuya daldırdık. ﴾11﴿ Sonra da iki gruptan hangisinin, kaldıkları müddeti daha iyi hesap edip değerlendireceğini ortaya koyalım diye onları uyandırdık. ﴾12﴿ Biz sana onların başından geçenleri gerçeğe uygun olarak anlatıyoruz. Hakikaten onlar rablerine inanmış gençlerdi; biz de onların doğru yolda yürüyüşlerine katkıda bulunduk. ﴾13﴿ (Haksızların karşısında) ayağa kalkıp şöyle derken onların yüreklerini güçlendirdik: “Bizim rabbimiz, göklerin ve yerin rabbidir; O’ndan başkasına asla tanrı deyip yakarmayız. Yoksa kesinlikle yanlış bir şey dillendirmiş oluruz. ﴾14﴿ Şu bizim kavmimiz Allah’tan başka tanrılar edindiler. Onların tanrı olduğuna dair açık bir delil getirseler ya! Allah hakkında yalan uydurandan daha zalim kim olabilir! ﴾15﴿
Mademki siz onlardan ve Allah’ın dışında tapmakta oldukları varlıklardan uzaklaştınız, o halde mağaraya sığının ki, rabbiniz size rahmetini yaysın; işinizde sizin için fayda ve kolaylık sağlasın.” ﴾16﴿ (Mağaraya sığındılar. Orada baksan) güneşin, doğduğu zaman mağaralarının sağına vurduğunu; batarken de onlara dokunmadan sol taraftan geçip gittiğini görürsün. Onlar ise mağaranın ortasındalar. İşte bu, Allah’ın âyetlerindendir. Allah kime hidayet ederse işte o doğruyu bulmuştur; kimi de hidayetten mahrum ederse artık onu doğruya yöneltecek bir rehber bulamazsın. ﴾17﴿ Uykuda oldukları halde sen onları uyanık sanırdın. Onları sağa sola çeviriyorduk. Köpekleri de mağaranın girişinde ön ayaklarını uzatmış yatmaktaydı. Eğer o insanları görseydin dönüp kaçardın ve gördüklerin yüzünden içini korku kaplardı. ﴾18﴿ İşte böyle uyuttuğumuz gibi onları uyandırdık da birbirlerine sormaya başladılar; içlerinden biri, “Ne kadar kaldınız?” dedi. (Diğerleri) “Bir gün ya da günün bir parçası kadar kaldık” dediler; ve eklediler, “Kaldığınız müddeti rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi siz içinizden birini şu gümüş paranızla şehre gönderin de baksın, hangisinin yiyeceği daha temiz ise size ondan erzak getirsin; ayrıca çok dikkatli davransın da sakın varlığınızı kimseye sezdirmesin. ﴾19﴿ Çünkü onlar eğer sizi ele geçirirlerse ya taşlayarak öldürürler ya da kendi dinlerine döndürürler; işte o zaman ebediyen kurtuluşa eremezsiniz.” ﴾20﴿
Böylece (kıssayı anlatarak insanları) onlardan haberdar ettik ki, Allah’ın vaadinin hak olduğunu ve kıyametin şüphe götürmez olduğunu bilsinler. Bir zaman insanlar aralarında Ashâb-ı Kehf’in durumunu tartışıyorlardı. Dediler ki: “Üzerlerine bir bina yapın. Rableri onları daha iyi bilir.” Onların yöneticileri ise “Bizler, kesinlikle onların yanı başına bir mâbed yapacağız” dediler. ﴾21﴿ (Sonra gelenler) bilmedikleri konuda karanlığa taş atar gibi tahminler yürüterek, “Onlar üç kişidir; dördüncüleri de köpekleridir” diyecekler; “Beş kişidir, altıncıları köpekleridir” diyecekler. “Onlar yedi kişidir, sekizincisi köpekleridir” diyecekler. De ki: “Onların sayısını rabbim daha iyi bilir. Onlar hakkında bilgisi olan çok azdır. Artık onlar hakkında gerçeği açıklama dışında tartışmaya girme ve kimseden de onlarla ilgili bilgi isteme!” ﴾22﴿ “Allah izin verirse” demeden hiçbir şey için, “Şu işi yarın yapacağım” deme! Unuttuğun takdirde rabbini an ve “Umarım rabbim bana, doğruya bundan daha yakın yolu gösterir” de. ﴾23-24﴿ Onlar mağaralarında üç yüzyıl kaldılar, buna dokuz yıl da ilâve ettiler. ﴾25﴿ De ki: “Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gizli bilgisi O’na aittir. O öyle bir duyar, öyle bir görür ki! Onların Allah’tan başka bir yöneticisi yoktur. O, kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez.” ﴾26﴿ Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku! Onun kelimelerini değiştirecek hiç kimse yoktur. Ondan başka bir sığınak da bulamazsın. ﴾27﴿
Aziz olan Allah (cc) doğru söyledi.

